Alıntılar
Sevginin temel noktası şuur açıklığı ve samimiyettir. İnsanın adi, basit komplekslerle boğuşmamısı lazım. Beynin saflığını, temizliğini, keskinliğini çok iyi muhafaza etmesi lazım. Allah’ın varlığını bilmek müthiş bir sevinç vesilesi ve rahatlıktır. Sonsuz Akla sahip bir varlığın kontrolündesin, seni seviyor ve sen ne istersen yapıyor. Bu çok büyük bir nimet. En başta sevginin tamamının Allah’a yöneltilmesi önemlidir. Sevgiyi tamamen Allah’a yönelttiğinde, Allah sevilecek insanlar olarak sana tecelli eder. Allah böylece sevgiyi Kendisi’ne yönelteni ödüllendirir. Dikkatin Allah’tan dağılmaması çok önemlidir. Allah’ı unutup herhangi bir insan, cisim, çıkar, fikir akımına dikkatin gitmemesi gerekir. Allah’ın Fatiha’da bildirdiği dosdoğru yol, Allah’tan dikkatin hiç dağılmamasıdır. İnsan aklı bazen zayıflığa yatkındır, bir anda kayıp gidebilir. Kaydığını fark ettiğin anda hemen toparlamak gerekir. Hiçbir kayma olmadan dümdüz gidildiğinde Allah sonsuza kadar sevgi içinde yaşatır. Darwinist eğitim kaldırılsa PKK sorunu o anda biter. Silahlı çatışmayla 40 yıldır uğraşılıyor. Bilimsel mücadele yapılmış olsa 6 ayda konu biter. Komünizmin temeli Allah inancının olmamasıdır. Kürt gençleri ise dindardır. Gençleri komünist teröre iten temel sebebi ortadan kaldırmak önemlidir. Pozitivist eğitim denilen Darwinist eğitim olduğunda gençlerde din iman çok zayıflıyor. PKK da o zaman gençleri terör için çok kolay ikna ediyor. “Bak bilime göre sen bir hayvandın, ilkel komünal toplum vardı, herkes eşitti, her şey ortaktı, doğanın kanunu buydu. İnanmıyorsan bak devletin okullarında bile bilim olarak bu anlatılıyor.” diyor. Öldürmeyi de bilimsel gibi gösteriyor, “yolda böceğe basıp öldürmüyor musun, bakteriye tendürdiyot basmıyor musun, insan da bir tür hayvan, öldürmen doğanın gereği” diye eğitim veriyor. Adam gençleri makarayla sarmış sen o makarayı sadece çözeceksin, bunun için de karşı eğitim vereceksin. Karşı eğitim vermeyip tam tersine komünist terörün kaynaklarına ulaşmasını sağlayan eğitim verirsen, gençleri Darwinist yetiştirirsen o zaman PKK’ya Allah korusun zemin hazırlamış olursun. Türkiye’nin solu gerici soldur, çok gerici bir kafaya sahiptir. Stalin Devri’nin soludur. Dolayısıyla hepsi olmasa da büyük bir bölümü; bağnaz, tutucu ve gelenekçidir. Çok katıdırlar. Kılık kıyafeti bile, Stalin bıyığı. Stalin tarzında konuşuyor. Stalin’in kültüründe kalmışlar, 2017’lerin insanı değil. Adam 1920’ler, 1930’ların kafasında. Geliştirememiş kendisini. Onun için kadınlara karşı da katıdır. Mesela; solcu kadınlarına bakın erkek gibidirler. Makyaj yapmazlar, askeri kıyafetler giyerler. Hepsi olmasa da birçoğu bakımsızdır. Kötü bir görünüm vardır. Serttirler, sevgisizdirler. Gelenekçi Ortodoks kesimde de yine öyle kadınların bir çoğu bakımsız, çoğunlukla güzel bir koku hissedemezsin. Güzel bir bakım hissedemezsin. Hepsi için demiyorum, bir kısmı için diyorum çünkü çok iyi olan, çok değerli olan insanlar da var. Ama kadın karşıtlığı onlarda da çok şiddetlidir. Onlar zaten kendileri savunuyorlar kadınların akılsız olduğunu, yarım akıllı olduğunu, sopa yemesi gerektiğini erkeklerden daha kapsamlı anlatıyorlar. Kadının dediğinin tersinin yapılması gerektiğini su gibi ezberlemiş onlar. Kadınlara ait hükümler diye o konuda alim olmuş kadınlar var. Kendi kendine hakaret ediyor ve bunu takva adına yapıyor, Allah'ın hükmü bu, zaten böyle olması lazım diyor. Bundan sonra bu münasebetsizliğe yol vermeyeceğimizi biz gösterttikten sonra Türk gençliğinde muazzam bir uyanma oldu. Bakın 150.000'in üstünde insanla görüştük. Hepsinin pozitif, son derece hür, aydın, Kuran Müslümanı olduğu, aklı başında, şefkatli ve merhametli olduğu, yardımsever, nezih, savaşlara karşı, kan dökülmesinden nefret eden, dostluk ve sevgiden çok zevk alan, sanatı, estetiği, bilimi coşkuyla savunan, demokrat, hür düşünceyi savunan, cumhuriyetçi akla sahip kaliteli gençler olduğunu, kadın özgürlüğünü savunduklarını görüyoruz. Dolayısıyla yaptığımız ilmi mücadele elhamdülillah meyvelerini verdi ve vermeye devam ediyor meyvelerini. Bazı insanların bilinç altında din için acı çekmek gerekir, gülmemek, eğlenmemek gerekir, yoksa cennete gidemezsin mantığı vardır. Buna göre “din içinden çıkılmayacak şekilde zor olmalı ki dinde iyi yol alabilesin” mantığı hakimdir. Bu binlerce yıllık eski bir düşüncedir. Oysa İslam dinleri hep cennet özgürlüğünü getirir. Hz. İbrahim’in getirdiği din de Hz. Süleyman’ın getirdiği din de Peygamberimiz (sav)’in getirdiği din de hep cennet ruhu, cennet özgürlüğü, cennet güzelliği, cennet kalitesi, cennet neşesi getirir. Münafık sistemler de cehennem açmazı, cehennem nimetsizliği, cehennem azabı getirir. Peygamberimiz (sav) Kuran ile birlikte alabildiğine özgürlüğü tanıdı ve insanlara anlattı. Allah, insanların kalbinde istedikleri özgürlüğü Kuran ile helal kıldı. İnsanların üzerindeki baskıları kaldırdı. Kuran ile birlikte peş peşe özgürlük emirleri geliyor. Allah insanların üzerindeki ağır zincirleri kaldırıyor. Özgürlük arttıkça münafıklar hem bu özgürlüğü çok kıskanıyorlar hem de halka karşı kendilerinin avantaj elde ettiklerini düşünüyorlar. “Biz daha muhafazakarız, onlar (Peygamber ve sahabe) ise dini daha kolay yaşıyor, dinimizi değiştiriyorlar” diye insanları etkilemeye çalışıyorlar. Münafıkların tüm konuları Peygamber’in dini nasıl yaşadığına dair kendilerince eleştiriler oluyor. Peygamber’e haşa güvenmediklerini her sözleriyle belirtiyorlar. Allah’ın Peygambere bildirdiği her özgürlük hükmünü şüpheyle karşılıyorlar. Bu alçak ve hain zihniyette olanlar Peygamberimiz (sav)’in vefatından sonra güçlendiler ve Ortodoks İslam anlayışının temelini oluşturdular. Kadının aşağılanması, kadının şeytan gibi olduğu, kadının dövülmesi gerektiği gibi dehşet verici yorumları İslam gibi dine eklediler. Sonra gelen Müslümanlar da bilmeden bunları sanki Allah’ın hükmüymüş gibi sahiplendiler. O günden bu vakte kadar gelen bu yanlışı Kuran’da anlatılan gerçek Müslümanlığı anlatarak düzelteceğiz inşaAllah. Münafığın her hali Allah tarafından kuşatılmıştır. Allah münafığa dünyada tuzak kurar. Bu tuzak, müminler için bir cennet nimetidir. Allah sadece denizle, ovayla, güzellikle nimet sunmaz. Yiğitlikle de nimet sunar. Münafığa tuzak kurar bu da bir nimettir. Bu tuzak şöyledir: Allah münafığı alır önce müminlerin arasına getirir, gençliğini burada geçirtir. Münafık 20 ile 40 yaş arasını Müslümanların arasında geçirir. Maddi manevi tüm hayatını İslam için geçirmiş olur. Müslümanlardan ayrılınca onu geri almak ister ama geri imkanı artık yoktur. Allah tüm gençliklerini ellerinden almıştır. Allah basiretini kapatıp 10-20 yıl hizmet ettirir, sonra münafık mal ve itibar hırsına kapılır. Allah münafığa bol miktarda mal ve makam verir. Profesörlük, tüccarlık, zenginlik verir. Ama yaşı 40-50’ye gelmiştir. Türkiye’de yaş ortalaması 65. Allah münafığa ne kadar süre vermiş oluyor, en fazla 10-15 yıl. Münafık malı deli gibi yığmıştır, o malı yemesi için baya bir ömre ihtiyacı vardır ama o ömür elinde yoktur. Yatı almış, katları almış, mallarını biriktirmiş, geride bırakılacak gibi değil çok fazla şey biriktirmiştir ama idam fermanı da Allah tarafından kesilmiştir. Tak tak her dakika ölüme gittiğini bilir. 15 sene, 14 sene, 13 sene her geçen senenin tik tak tik tak diye sesleri kulağına geldikçe münafık delirir. Ama yapabileceği hiçbir şey de yoktur. Sonunda da “Hadi biz seni alalım” der ölüm melekleri ve ağzını burnunu kırarak canını alır. Münafığın tüm emeği ise burada kalır. Münafık malını yiyemez. Evleri, arabaları, mücevherleri, elbiseleri her şeyi geride kalır. Ama en önemlisi Müslümanlara hizmet edip bıraktıkları kalır. Münafığın elinde sadece o malı elde etmek için süründüğü, iğrenç bir hayat ve sonunda da azap vardır. Müslümanda ise ömür uzun olur. Müslümanda mal yığma olmadığı için o anda o malın hakkını verir. Mümin hırslı olmadığı için dünyayı hep güzel yaşar. Mümin tevekkülle, gayet sakin, Allah’ın verdiği bereketle çok iyi yaşar. Münafık ise eşşek gibi hırsla çalışır ama çalıştıkça çöker, çünkü o hırs onu çökertir. “Libya’nın dörtte biri benim, Tunus’un yarısı benim” diye kendini kandırmaya çalışır ama elinde o malı yiyecek gençlik kalmamıştır. Gençliği müminlere hizmetle geçmiştir. Üstelik o malı elde etmeye çalışırken yaşadığı hırs ruh ve beden sağlığını da tamamen bozar, iyice çökertir ve çürütür. Münafık ömrü boyunca çalışıp çabalar ama hepsi boşa gider. Bu, Allah’ın münafığa en büyük tuzağıdır. Dolayısıyla münafıklar enayiliklerine kerizliklerine doymasınlar. Sürünüyorlar sürünmeye devam edecekler Müminler de keyif içinde yaşamaya devam edecekler.